22 Nisan 2009 Çarşamba

Sıradan Bir Olay Değil!




Sıradan bir öğrencinin bize sıradan gelen bir davranışı konumuz…
Kopya çekmek:)
Belki öğrencilik anılarınıza şöyle bir göz attığınızda hemen çoğunuzun tatlı anıları içindedir kopya çekmek…
Hocaya yakalanmamak adına yapılan elli türlü cambazlıklar,kopya kağıdını çorap içine,uç kutusuna, kravata saklamalar,yetmedi hocanın boş anını yakalayıp yanınızdaki ile fısıldaşmalar,külyutmaz cins hocaların olayı fark etmesiye el konulan sınav kağıtları,belki heyecandan kopya kağıdını sıra altına düşürüp ele güle ifşa olmalar vs vs...

Peki, bu tatlı anılara biber serpmek istemem ancak anlatmak istediğim bir günce var;

Yaklaşık bir kaç yıl önce,formül bilgisinin (ya da ezberinin diyelim) çok önemli olduğu bir sınava giriyoruz,aynı zamanda bu sınav,öğrencilik hayatımızın mihenk derslerinden biri,yani kalırsak okulu uzatmak gibi riskli bir dersin sınavı…
Uzun bir süre sınava hazırlık yapılıyor,yetmedi son ana kadar formül ezberleniyor,gece yarılarına kadar birkaç saatlik uykuyla yetinilip son kez onlarca formül hafızaya yükleniyor,hummalı bir çalışma günün ilk ışıkları ve bizim, son anda gidip heyecanlanmayalım diye, erkenden okula gitmemizle son buluyor,buraya kadar her şey normal,sadece formülleri karıştırma korkusundan,Adrenalin biraz yüksek,ancak sınıfa girdiğimiz an hormon seviyesi iyice artıp sinirleri tetikliyor,’başımızdan aşağı kaynar sular döküldü’ hali vuku buluyor;
bir de ne görülsün sınıfın belki en gayretli insanlarından en sıradanına kadar bir çok kişi(istisnaların hakkını yemek istemem) formülleri ezberleme zahmetine girmemiş,oraya buraya hatta bilumum aklınıza bile gelemeyecek bir çok materyale yazmışlar,
O an, az uykunun da verdiği tepkiyle gözümüz salon sorumlusunu aradı, ispiyonlama isteği oluştu ancak arkadaşlar nasipli idi(ya da bize öyle geldi) ortada kimsecikler yoktu,ve malesef sınav başladığında sinir,haksızlığın verdiği acı ile konsantre olunamayıp o sınavdan kaldık,sonra ne mi oldu aradan yıllar geçti,okulu uzatan biz,mezun olacak olanlar onlar oldu…

Sıradan bir hikayenin sıradan zannedilen olayını okudunuz…
Şimdi bir sorum var;ilköğretim,lise yi geçelim ancak üniversite bizim gelecekteki çalışma alanımızı belirleyen yegane faktör,yani avam diliyle ifade edeceksek üniversite eğitimi ile kazanacağınız meslekten para yiyeceğiz.sormak istiyorum;
kopya çekmeyip kendi alın teriyle başarmak isteyen ancak maalesef bir yıl daha okumak zorunda kalıp,ekstra harç ekstra maliyet ödemek zorunda kalan,ailesine bir yıl daha fazla külfet olan(ki okulunu uzatanların ödedikleri miktar her yıl %50,%100’e kadar artar),diğer tarafta haksız kazanılan bir diploma ile işine hemen başlayıp parayı cebe indiren bir şahsı kıyaslarsak sizce ikincisi ne denli helal rızık kazanıyordur?Parasında kul hakkı yok mudur?Ya da diğerlerinin ahı…
Öyle ya baştaki kişiden bir yıl daha fazla para kazanacak,bir yıl daha az zaman harcayacak,(Sakın birincisi daha çok çalışmalıydı demeyin,hem ayrı bir mesele hem de beş on kişinin ancak geçebildiği bir dersten söz ediyoruz çalışmaktan daha fazlasının olması gereken bir sınavdan…)

O halde kopya çekmek sıradan değildir,hele de Allah’a inanan,O’nun yolundan gitmeye çalışanlar için asla!

Sonuç;
Günahın küçüğü büyüğü yoktur,günahı küçümsemek onu yapmaktan daha büyük bir günahtır,

Lütfen gençlerimizi uyaralım,büyükler olarak biz şöyle çekerdik,böyle çekerdik diye tatlı zannettiğimiz anıların acı ya da acıtan olduğunu görelim ve özellikle de küçük yaştaki masumları bu yaşta yalana,yolsuzluğa alıştırmayalım,hele üniversiteliler hele üniversiteliler!!!...

Helal rızık için harama el uzatmayalım vesselam!
Not;Sevgili 'Kul',iki yazı evvel tefe'ül mimi denen hoş bir mimle gönderme yapmıştı,inşallah hafta içi yer vereceğim...

5 yorum:

Zehra Fındıklı dedi ki...

Canım çok derin düşünmüşsün. En doğru olanını!
Malesef çoğumuz gülerken günah işlediğimizin farkında bile değiliz...

. dedi ki...

Yazına ve kaygına hak veriyorum ve bu konuda ben de hassasım. Gerçi yakaladığım bir öğrenciyi sadece uyarmakla ve korkutmakla bıraktım, sınavın kalan süresinde çektiği sıkıntı da yetmiştir inşallah. Dersin hocasına bildirseydim 1 dönem uzaklaştırma almaması mümkün değildi, çünkü genelde hocalara kalsa affedilmiyor. Derse, hocaya ve duruma göre en uygun kararı vermeye çalışıyorum. Bazen çok sert ve disiplinli bir şekilde kontrol ederken, dersin hocası geliyor, tüm sınıfa bazen de özel soru soran birkaç öğrenciye bilgi (kopya) veriyor. Bu durumda öğrencinin biri dönüp "hocam boşuna bu kadar sıktınız" dediğinde, hakikaten özverinizin 3 saniyede harcandığını görüyorsunuz. Veya amfide bir sırada 4 bazen 5 kişi hemde test sınavı yapıldığında, veya 60 kişiye tek başınıza gözetmen olarak verildiğinizde adaleti neresinden tutup sağlayacağınızı şaşırıp kalıyorsunuz. Hay Allah, ben gereksiz bir ayrıntıya takılıp yorum yapacaktım, başka şeyler yazdım. Neyse, gereksiz yorumumu yazayım bari:

Günahın küçüğü büyüğü yoktur ,günahı küçümsemek onu yapmaktan daha büyük bir günahtır.

:) Sanırım duruma çok kızmış olmalısın.

Allah hayır versin...

Adsız dedi ki...

Aslında amacım derin düşünüp dini zorlaştırmak değil. Ve derin düşündüğümü de zannetmiyorum hak hukuk meselesi öyle takvadan diye bir şey değil ki derin diyelim. Adı üstünde kul hakkı bariz ortada bir yerde apaçık gözlerle görülebilir... merak ettiğim bir şey var yorumunuzda gülerken günah işlemek fiil ini açabilir misiniz?

Adsız dedi ki...

Sorun sadece haksiz kazanc vs. degilki! Bu yolla diploma alan insan is hayatinda da daleveraya bas vuracaktir. Bu yalan söylemek gibi ki, bir anlamda da yalan...
Her kötülügü yapipi beseri yalanla kandiran insan nasilsa, bu tür bir haksizlikta öyle gibi...
Yarin, yükselmek, daha kazancli bir is, göze girmek, vs. bu sebepler uzar ve bu insanlar en basit sebeple bile hileye hurdaya sapar.

Hak yemek, yolda giderken birinin yol hakkindan tutun, aile icinde sofradaki salatadan daha fazla yeme gayretini bile icine alir.

Hakka kanat ise zenginlik üzerine zenginlik, huzur üzerine huzurdur.
En basta yaradanin verdigine riza göstermek ve cevrene saygi ve onlarin yasam hakkina itina demektir.

Muhabbetle...

yansıma dedi ki...

Öncelikle adsız yorum yapan yansma.
Telefonla yorum göndermeye çalışırken yorumlarım ya gelmedi,ya da isimsiz geldi...
.Dedi ki diye yorum yapan kardeş,(nick vermediğinizden nasıl hitap edeceğim konusunda zorlandım sanırım:),öncelikle blogumuza hoşgeldiniz...
Sizinle hemfikir olmakla birlikte öğrenci olmama rağmen hatta okulumun uzamasına aldırmadan ben öğrenci uzaklaştırma cezalarından yanayım nedenine gelince halk arasında kullanılan tabir vardır ya'bir kaçını sallandıracaksın ki akıllansınlar' diye cezalar caydırıcı olmadıkça insanların kanunsuzluğa yönelmeleri çok normal..
Aslında olması gereken caydırıcı cezadan da öte keşke her insana hakkı hukuku anlatabilsek,her insanın başına polis dikmektense içlerine birer savcı koyabilsek...

Yorumun son bölümünde ise
'Günahın küçüğü büyüğü yoktur ,günahı küçümsemek onu yapmaktan daha büyük bir günahtır.'
bu bana dayalı bir cümle değil aslında çeşitli kaynaklardan kompoze edilmiş de denebilir,ancak çok kızdığım doğru:)
adaleti temin etmekle yükümlü kimselere yani sizin gibilere çok iş düşse de özveriden taviz verilmemesi kanaatindeyim ancak sizin de belirttiğiniz gibi bu çok da kolay değil...

Sevgili Lavantin,
hak meselesi hele kul hakkı meselesi öyle derin bir mevzu ve öyle öğrenilmesi elzem ki Allah-u Teala bana iki şeyle gelmeyin derken;kul hakkını mevzu yapıyor,iş bu kadar ciddi olmasına karşın insanoğlunun çoğunun hakka riayette gereken ihtimamı göstermemesi ,gerçekten iç burkuyor...
Allah,kul hakkı vebaline düşürmesin düştü isek O'nun da kulunun da affına mazhar kılsın,selametle...